Sandığımız Gibi Kalmalı

Kadının güzelliğiyle birleşmiş gülümsemesinde bir şeyler eksikti. Herkesin imrenebileceği bir hayattan kareler vardı önümde, herkesin aşık olabileceği bir güzellik fakat bunlar yetmeyebiliyordu mutlu olmaya. İnsanın fotoğraflarında bile bakışları elverebilir mi insanı? Bunlar benim uydurmalarım mı acaba? Kendi mutsuzluklarıma benzerlikler arıyorum. Her “acaba”yı gerçek sanıp hikayeler yazıyorum belki de. Saklanmış mutsuzluklar yakalıyorum olmadık yerlerde, gerçekliğini sormaya hiç niyetimin olmadığı… Bazı şeyler, sandığımız gibi kalmalı…

Kimseye faydası olmayan gerçeklerin peşinden koşmakla geçmedi mi uzunca zamanımız ve sonuçlarının hiç de sürpriz olmayarak kimseye faydası olmadı. Bazı şeyler sandığımız gibi kalmalı… Bakışlarındaki mutsuzluk mesela, konuşulmadan kalmalı. Sahibi saklamak için o kadar makyaj yapıp, kocaman gülümsemelerle üstünü örtmeye çalışıyorken ne için deşelim ki fazlasını.

Kimseye sorular sormuyorum artık. Cevaplarını bildiğimden değil aslında, alacağım her cevabın anlamını yitirmiş olmasından. Yaş aldıkça aynılaşıyor her şey. Merakını kaybediyorsun. Pek çok şeyi daha kaybediyorsun aslında. En bilmediğin kişinin kendin olduğunu anlıyorsun, gölgeliklerine saklanmış kendinle kör ebe oynuyorsun. En ufak ses kırıntısının peşinden gidip kendinle ilgili bir ip ucu bulmaya çalışıyorsun. Kendini çözersen tüm dünyanın sırlarını önüne dökülecek, biliyorsun ama bu oyun hiç eğlenceli gelmiyor.

Benzetmelerimle başım dertte. Kendimden kaçarken iz bıraksa da işi daha dolambaçlı hale getiriyorum mutlaka. Bazı yerlerde anlamıyla bağlarımı kopartıyorum. Nereden başlamıştım hatırlamadığımda, uyku için elverişli zamana geliyorum. Uyuşma halinin kaçınılmaz sonu kendinle bağını kopartmak. Kendinle bağını kopartmanı sağlayan ne varsa buna uyuşturucu diyebiliriz aslında.

Published in: on Haziran 18, 2023 at 5:19 pm  Yorum Yapın  

Bazen, Belki, Yani

Kapı çalındı, adam kapıyı açtı. Böyle zamansız gelme adetleri yoktu aslında ,kadın içeriye girdi.. Ortalık dağınıktı. Gözlerinden bir karmaşa okunuyordu. Toparlandılar biraz. Ezberlenmiş selamlama cümleleri poyraz gibi esiyordu odanın içinde. Isınmak için kahve içelim dedi adam. Kadın Elinden tuttu, oturdular. “Biliyor musun? bazen…” diye bir cümleye başladı kadın. Genel geçer sevda kurallarından sıyrılıp geçmek içindi “bazen”ler… Kadın konuşmaya devam etti, adam duymamaya…

Kadının “belki de” demesiyle irkildi adam. Zamansız “belki”lerde gizliydi ayrılık. O güne kadar aklına getirmediğin ihtimallerin ilk kıvılcımı bu kelimeyle çakılıyordu. Adamın kupkuru kesilmiş ruhu alev almaya meyilliydi zaten… Kadının ağlamaklı gözleri söndürmeye isteksiz… Kelimeler yetmiyordu, nerede duracağını bilmeyen elleriyle anlatmaya çalışıyordu. Ayrılık dediğin anlatılmıyordu, yaşanıyordu.

Uzun karmaşık cümlelerin ardından gözlerini yere devirip sessiz kaldı kadın. Adamın gözlerinin önünde, kadının alnı ve üzerine düşmüş birkaç saç teli kalmıştı. Adam göğüs kafesini oynatmadan kısa kısa nefes alıyordu. “yani” dedi kadın. Adam dudak hareketleriyle, sesi duyması arasındaki zaman farkını hissetmişti sanki. “yani”nin ardından gelecek kısa sevimsiz cümleyi duymak istemiyordu adam. İnsanın kulaklarını kapatmasının, gözlerini kapatması kadar kolay olmaması ne kötü… Kadının paragraflardır anlatamadığı kafa karışıklığını sıkıştıracağı kısa cümlede büyük hislere yer olmayacaktı. Olmadı… Yolcu etmeye izin vermeden, hızlı adımlarla gitti kadın.

Adam aynı yerde oturmaya devam etti. Bazen insan diyecek bir şey bulamıyordu. Sadece dinliyordu ve akışına kapılıyordu hayatın. Belki en doğrusu da buydu. Kabullenmek ve geçmesini beklemek. Yani biraz susmak…

Published in: on Ağustos 21, 2016 at 3:03 pm  Yorum Yapın