Aklına takılanlardan gece yine uyuyamamıştı. Sabah da erken kalktığı için aksi olduğu bir güne başladı. Uykusuzluk aksileştiriyordu herkesi. Taksiye atlayıp uçağa yetişti. Mümkün olduğunca kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyordu. Kendisine selam verilmesine bile tahammülü yoktu o an. Yorgunluktan göz kapakları kapacak gibiydi. Kahve bardaklarını göz kapaklarının arasına sıkıştırmıştı uyumamak için ama pek de dayanabilecek gibi durmuyordu. Biraz kanlanmıştı da gözleri. Aklındakilerin can acıtmasının dışa vurmuş hali gibiydi gözlerinin kızarması.
Uçağa biner binmez “bana bulaşmayın” deresine kapişonunu kafasına geçirip, kafasını ön koltuğa dayayıp uyumaya başladı. Bu kadar rahatsız görünen bir şekilde, çocuk gibi huzurlu hissediyordu.
Uçak serindi. Otobüs şoförlerine özenmişcesine pilotlar kendi iklimine göre ayarlamıştı uçağın klimasını. Kafasına geçirdiği kapişona ragmen üşüyordu. Ellerinin parmaklarını birbirine kenetlemişti. Aklındaki kötü şeylerden korunmak için, içinden peşi sıra dua ediyor gibiydi adam, ya da sadece üşüyordu…
Uyanmış olmasına rağmen kafasını ön koltuktan çekmiyordu. Her an uyumaya devam edebilecek şekilde yakın kalmak istiyordu ön koltuğa. Şimdi uyuyamazsa gün içerisinde dinlenmeye hiç vakti olmayacaktı. Bu üzerinde iyiden iyiye bir uyuma baskısı yaratıyordu ve daha da uykusu kaçıyordu. Bir de daracık alanda bacak bacak üstüne atmayı denedi, uyuyabilmek için işe yarayabilecek tüm halleri deniyordu… Uzun aralıklarla camdan dışarıya bakıyordu. Bir süre sırtını koltuğa dayamayı denedi ama uçağın sarsıntısı, başının tekrar ön koltuğa devirmesine sebep oldu.
Uykun varken, uyuyamadığında zaman çok yavaş akıyordu. Yavaş akan nehir gibi birikintiler yaratıyordu bu durum zihnin kenarlarında, rengini bulandırıyordu düşüncelerinin. Hızlı devinmesi gerekiyordu berraklığını koruyabilmesi için, bulanıklık uyku kaçırıyordu. Aklıyla gözleri anlaşamıyordu. Yorgunluktan açılmayan göz kapakları, karanlığa hapsetmişi onu. Zihninde dolaşan dşüncelerle, bu karanlığa katlanmak daha zordu. Uçak sessizdi de… Böylesi iyiydi elbet ama sessizlik ve karanlık; çocukluğunda erken yatırıldığında, kendi kendine yatakta debelendiği günleri hatırlatmıştı. Uykun olmadığında yatakta durmaya tahammülü de olmamıştı pek. Uyumadan yatakta yatmak, dinlendirmenin ötesinde çok yorucuydu…